Selanik doğumlu olan Cavit CAV Türkiye’de bisiklet sporunun, bisiklet sanayisinin ve kadavra olarak vücudunu bağışlayanların öncü isimlerinden biridir.

Maydanoz tarlalarından topladığı maydanozları satarak biriktirdiği parayla bisiklet ile tanışır Cavit Cav. Bitpazarından ikinci el bir bisikleti satın alarak İstanbul’da surların altında hem bisiklete biner hem de bisikletini kiralamaya başlar. Uzunca bir müddet bisikletini kiralayarak kazandığı paraları biriktirmektedir. Kiraladığı ekmek teknesinin kırılması ile bisiklet tamirciliği ile de tanışmıştır. İlerleyen dönemlerde 4 bisiklet daha satın alarak bisiklet kiralama işine devam eder. Artık biraz daha büyük düşünmenin vakti gelmiştir. Bir müddet daha bisiklet kiraladıktan sonra açtığı bir bisiklet tamirci dükkânıyla ticarete de resmi olarak adımını atar. Okuduğu dönemde, Taksim’de Topçu Kışlası bahçesinde bisiklet yarışmalarını izlerken olimpiyat seçmelerinin yapıldığını duyar. Ani bir karar ile seçmelere katılır ve birinci olur.

1924 yılında Paris’te düzenlenen 1924 Yaz Olimpiyatları’nda ilk milli formayı giymek için yola çıkar. Bisikletin yarış komitesi tarafından verileceğini sanan acemi bisikletçi, Paris’e ulaştığında maalesef bisikleti olmadığı için yarışlara katılamayarak büyük bir hüsran ile geri döner. 1924 Olimpiyatları’ndan alınan ders ile Türkiye’de bisiklet sporunun dünya standartlarına uygun hale gelmesi için kolları sıvayan Cavit Cav, 1924 yılında ilk kez resmi İstanbul ve Türkiye bisiklet Şampiyonalarına katılır. Bu yarışmalarda birinci olduğu gibi, “sürat” ve “dayanıklılık” olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlenen Türkiye Şampiyonası’nda da birinci olarak kendini bir kere daha ispatlar. Cavit Cav bu başarılarını 1933 yılına kadar da sürdürür.

1925 yılından itibaren ilk kez İstanbul-Konya arasında düzenlenen daha sonra diğer illerin de dahil edildiği maraton yarışlarına da katılarak yarışmaları birinci olarak bitirir. Bu yarışmanın adı daha sonra Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Koşusu olacaktır. 1927 yılında ise Bulgaristan ile yapılan ikili müsabakalarda ilk kez milli formayı giyerek balkan birinciliğini kazanır. 1928 yılına gelindiğinde, Amsterdam Olimpiyat Oyunları’na da katılarak bir kere daha olimpiyat oyunlarında milli formayı giymeye hak kazanır. Bu sefer milli takımda yine bisikletçi olan kardeşi Galip Cav da bulunmaktadır. Cavit Cav, 1000 metre yarışını 16. olarak tamamlar. 4.000 metre takım yarışında ise Cavit Cav’ın da bulunduğu Türkiye, ikili eşleşmedeki rakibi İngiltere’ye geçilerek finali koşma şansını kaçırarak yarışmayı 9. sırada tamamlayacaktır.

1933 yılına geldiğimizde Cavit Cav atölyesinin ismini CAV BİSİKLET FABRİKASI olarak değiştirip bütün birikimini bu fabrikaya yatırmıştır. İlk yerli bisiklet olan CAV marka bisikletlerin üretimi artık memlekette resmi olarak başlamıştır. Bu ani atılım ile CAV Bisikletleri Avrupa’nın önemli imalatçıları ile boy ölçüşebilecek nitelikte bir marka olma yolundadır. Hayatını ilklere adayan Cavit Cav’a; Kazım Karabekir Paşa, ikizleri dünyaya geldiğinde, “Şu çocuklar için bebek arabası var mı? Bu arabaları hep ithal mi edeceğiz? ” diye sorar. Ardından Cavit Cav yerli bebek arabasını da üreterek bir ilke daha imza atar. Ankara’da o dönem engelli bir çocuğun yardıma ihtiyacı vardır ve Cavit Cav ilk yerli tekerlekli sandalyeyi üreterek hayatını adadığı ilklere bir yenisini daha ekler. Böylece Türkiye’de artık tekerlekli sandalye de üretilmektedir.